Kısmeti kapalı gençlik…

Dünlerde, nedense, çalışırken, tv izlerken, gazetelere göz atarken, aklıma sürekli Necati Cumalı’nın o dizeleri geliyor:

 

Üzgün kısmeti kapalı koca bir gençlik

Karşımızda canım İstanbul canım deniz

İçtik içtik kahırlandık bunca yıl dilsiz

Kimdik ki yaşamımızı berbat ettiniz

Sizlere el uzattık düşman gibi itildik

 
İnsanlarımı düşünüyorum, onlardan uzakta; ümidi çalınmış, yüzü gülmeyen, huzurunu yitirmiş genç insanlarımı…
Üstüste gelen intihar haberlerini; işsizliği
n, mutsuzluğun, sevgisizliğin bunalıma, psikolojik sorunlara, hatta yer yer “kötülüğe” sürüklediği gencecik insanlarımı…
Kısmeti kapalı koskoca bir gençliği yani…
*
Kiminle konuşsam, aynı şeyi söylüyor:
“Memlekette durumlar iyi değil, dönme, kal orada”.
Herkesin içinde bir “gitme” düşüncesi; umudu başka yerde aramak adına, yolunu, dilini, kültürünü, geleneğini bilmediği bir başka Avrupa ülkesine…
*
Tabii, bir de “memleketin sahipleri” var; memleketin yolunun, dilinin, dininin, kültürünün, geleneğinin sahipleri…
Onların hiç mi hiç öyle kaygıları yok; gazetelerinde, dergilerinde, internet sitelerinde, sosyal medya hesaplarında, Türkiye’deki –iç savaşa giden– kutuplaşmayı azınlığın içine sokmaya, insanları birbirine kırdırmaya, “bizden” ve “öteki” adı altında iki gruba bölmeye çalışan “parazitler”…
 
Özellikle genç insanların memlekette kalması, OAED kuyruklarındaki işsizlerin, tarladaki çiftçilerin, dükkânına kilit vuran küçük esnafın karnının doyması için kılını kapırdatmayıp; onlara bol miktarda “dincilik” ve “Türkçülük” pompalayarak karınlarını şişiren “parazitler”…
 
Bunlar, gördüğümüz kadarıyla, şimdiden seçim hesapları yapmaya başlamışlar…
Önümüzdeki seçimlerde azınlık oylarını “kaşar tekerleği” gibi ortadan ikiye bölerek, Rodop ilinde bir yarısını en son PaSoK’a geçen “takunyalı liberal” arkadaşa, diğer yarısını da iktidara gelecek olan ND’den Stilyanidis’e (onun altından aday olacak olan her kimse, onun vasıtasıyla) verip, İskeçe’de ise mevcut arkadaşla, ND’den Kondos (onun altından aday olacak olan arkadaş vasıtasıyla) arasında bölüştüreceklermiş…
Tabii, böyle giderse –herkes gurbetin yolunu tuttuğundan– memlekette oy kullanmaya insan kalmayacak ama, onlar bir yolunu bulup “dernekler” aracılığıyla bunu başarmayı hesaplamışlardır.
*
Bu noktada asıl soru(n) şu:
 
Toplumdan bu kadar uzak bir avuç “parazit”in kendi menfî hesapları uğruna topluma, bilhassa da bu gençlere tüm bu “işkence”yi yapmasına, toplum, gençler neden sessiz kalıyor?
Bu sorunun yanıtı da, sanırım örgütsüzlükte. Örgütsüz olan ve ayrı ayrı çıkardıkları sesler “yankılanmayan” insanlar, umutsuzluğa düşüp pes ediyorlar. Ve bazıları köşesine çekilirken, bazıları “parazit takımı”na adapte olmaya –hatta mümkünse ‘kadroya girmeye’– yöneliyorlar…
Bunun da başlıca sebebi, onların seslerinin yankılanacağı bir örgüt olmaması…
*
Bu noktada da, tüm onurlu ve sorumlu (sol) aydınlara büyük görev düşüyor.
Bu örgütü kurmak için kolları sıvamalıyız…
Hem de en kısa sürede…
O örgüt kurulmalı ki, azınlık içerisinde yok edilme aşamasına gelmiş olan çokseslilik, demokrasi kültürü ve aktif yurttaş bilinci yeniden yeşersin.
*
Necati Cumalı’nın şiiri nasıl bitiyordu:

Kimse alamaz elimizden bu ümidi
Bunca yıl bu ümit bizleri tutan dimdik
Neydik düne kadar daha üç beş kişiydik
Çektik kapıları çıktık evlerimizden
Meydanlara sığmıyoruz kardeşler şimdi.
 

 

google-news Ακολουθήστε το paratiritis-news.gr στο Google News και μάθετε πρώτοι όλες τις ειδήσεις.