Batı Trakya Türkleri AKP’nin “EVET”ine Neden HAYIR Diyor? -1-

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin “Evet”ine Batı Trakya Türkleri neden hayır diyor sorusunu yanıtlamadan önce, şu soruları cevaplayalım:
1. Batı Trakya Türkleri terimi ile ne kasttediliyor?
2. AK Parti nedir, neye, niçin evet diyor?
3. Batı Trakya Türkleri AKP’nin “evet”ine neden hayır diyor?
Batı Trakya Türkleri terimi ile ne kastediliyor?
Osmanlı devletinin imparatorluğa dönüşme sürecinde Rumeli  fetihleri çerçevesinde Balkanlarda ele geçirilen topraklara Anadolu’dan önemli sayıda Türk nüfusu nakledildi. Böylelikle Bizans döneminde var olan nüfus bileşimi Türkler lehine değişti. Osmanlı’nın Balkanlar’daki 550 yıllık hakimiyeti Balkan harpleriyle (1912-13) sona erdi.

Azınlığın günümüzde yaşadığı coğrafya Bulgaristan’ın eline geçti.
Bölgede Osmanlı subayları öncülüğünde Bulgar işgaline karşı kurtuluş hareketi başlatıldı. Kısa zamanda işgalci Bulgar askerleri bölgeden atıldı. Yarı sömürge haline gelmiş olan Osmanlı imparatorluğu’nun emperyalist devletlerin ve Rus Çarlığı’nın baskısına direnecek gücü kalmamıştı. İngiltere ve Fransa’nın baskıları sonucu Osmanlı Başkumandanlığı subaylara İstanbul’a geri dönmelerini emretti. Genç subaylar dön emrine itaat etmedi. Protesto gayesiyle “Batı Trakya Geçici Hükümetini” kurduklarını açıkladılar. 27 Eylül 1913’te Osmanlı-Bulgar Antlaşması imzalandı. Batı Trakya resmen Bulgaristan’a bırakıldı. Yabancı devletlerin baskısıyla İçişleri, Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlarının ortak kararı üzerine Cemal Paşa, “Batı Trakya Geçici Hükümetinin” dağılmasını sağlamak amacıyla Batı Trakya’ya gönderildi. 1913 Ekim ayında sırasıyla Dedeağaç, Gümülcine ile İskeçe’yi ziyaret eden Cemal Paşa, genç subaylar ve hükümetin ileri gelenleriyle birlikte İstanbul’a döndü.

Batılı emperyalist devletlerin dünya pazarlarını paylaşım savaşı olan Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere ile Fransa aralarında anlaşarak Batı Trakya’yı Yunanistan’a vermeyi kararlaştırdılar. Birinci Dünya Savaşı’na Almanya safında katılmış olan Bulgaristan Osmanlı devleti gibi Savaş’tan yenik çıktı. İngiltere ile Fransa’nın baskısı sonucu 27 Kasım 1919’da, Neuilly Antlaşması ile Batı Trakya Bulgaristan’dan alındı ve bölge Fransız koruyuculuğu altına girdi. Mayıs 1920’de Batı Trakya Yunanistan’ın eline geçti. 10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması’yla Yunanistan’a verildi.

Birinci Dünya Savaşı’nda yenilen Osmanlı imparatorluğu Savaş’ın ardından  İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan’ın askeri işgaline düştü. İşgale boyun eğmeyen Türkiye halkı Mustafa Kemal önderliği’nde, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümeti öncülüğünde, Türk devriminin askerî evresini oluşturan anti-emperyalist Milli Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Bu kapsamda, Osmanlı devletinin Millet Meclisi 28 Ocak 1920’de Misak-ı Milli belgesini kabul etti. Belgenin üçüncü maddesi, Batı Trakya’nın hukuki durumunun belirlenmesi için bölgede halk oylaması (plebisit) yapılmasını öngörüyordu. Wilson ilkelerinden esinlenerek ileri sürülen bu çözüm talebi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da kabul edildi.

Milli Kurtuluş Savaşı’nın askerî zaferinden sonra Lozan’da Barış Konferansı toplandı. Toplantıda İsmet İnönü Misak-ı Milli’nin üçüncü maddesini gündeme getirdi. Bunun üzerine Curzon, Batı Trakya sorununun görüşme konusu olmadığını, galip devletlerin bu hususta aralarında anlaştıklarını ifade etti. İnönü’yü tehdit edercesine, Türkiye’nin kimi yerlerinde halk oylaması yapılırsa sonucun ne çıkacağının bilinmediğini hatırlattı. Batı Trakya’da plebisit yapılması önerisi kabul edilmedi. Konu böylece kapandı ve Türkiye bunu bir daha gündeme getirmedi.

Lozan Barış Konferansı’nda Türkiye ile Yunanistan iki ülke arasında “zorunlu ahali mübadelesi” konusunda uzlaştı. İstanbul’un Rum nüfusu ile Batı Trakya’nın Türk nüfusu mübadele dışında tutuldu. Bulundukları ülkede dinsel azınlık konumunda bırakıldılar. Lozan Antlaşması’nın 45 maddesine göre Batı Trakya’daki Türk nüfusu “Müslüman azınlığı” olarak tanımlandı.
Balkan harplerinden sonra dünya literatürüne giren Batı Trakya Türkleri terimiyle kastedilen, günümüzde Müslüman azınlığın yaşadığı coğrafyadaki Yunan yurttaşlarıdır.
Yunan yöneticilerin bazıları öteden beri Müslüman azınlığının Türk, Pomak ve Roman diye üç etnik gruptan meydana geldiğini ileri sürüyorlar. Konuşulan anadil bakımından ileri sürülen iddia doğru. Bunu aklı başında kimse inkâr etmez. Çünkü bu bir gerçek. Bazı Yunan yöneticilerinin görmek ve kabul etmek istemediği bir başka gerçek ise şudur.
Türk devriminin düşünsel ve eylemse önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türk milletini şöyle tanımlıyor: “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk  milleti denir.”
Atatürk’ün bu millet tanımından hareketle, Yunan milleti şöyle tanımlanır:  Yunan devletine yurttaşlık bağı ile bağlı olan halka Yunan milleti denir.
Atatürk’ün millet tanımına göre İstanbul Rumları Türk yurttaşları, Batı Trakya Müslümanları da Yunan yurttaşlarıdır.

Ana dili pomokça ve romanca olan dindaşlarımızın ezici çoğunluğu kendilerine sorulduğunda, kendilerinin Türk olduklarını söylüyorlar. Onların bu tercihleri şunu ifade ediyor: Anadil itibareyle farklı bir etnik kökenden gelsek de, kendimizi, Türk milletine aidiyet duyguları taşıyan Yunan yurttaşları olarak hissediyoruz. Örneğin, iki ülke arasında ahali mübadelesi sözkonusu olduğunda, başka bir ülkelye değil, Türkiye’ye gideceğiz.
Müslüman azınlığın içindeki Pomaklar ile Romanların Türk milletine aidiyet duygusunu anlamak, ona saygı duymak insani bir sorumluluktur.
Batı Trakya Türkleri denince akla Yunan yurttaşı Türkler geliyor. Ancak göçler nedeniyle başta Türkiye olmak üzere, Almanya, Hollanda, Belçika, İngiltere, Avustralya, Suudi Arabistan gibi dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşamakta olan Yunan yurttaşı Azınlık mensupları bulunmaktadır.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin “Evet”ine Batı Trakya Türkleri neden hayır diyor sorusunu yanıtlarken, sözü edilenler, Yunan yurttaşı Azınlık bireyleridir.
Yarın, AK Parti nedir, neye, niçin evet diyor sorularını ele alacağım.

google-news Ακολουθήστε το paratiritis-news.gr στο Google News και μάθετε πρώτοι όλες τις ειδήσεις.