SÖPA Mezunu Öğretmenler Derneği Olağan Genel Kurulunu gerçekleştirdi

Ο Παρατηρητής της πολυφωνίας

Rodop Evros İlleri SÖPA Mezunu Öğretmenler Derneği 20 Şubat Çarşamba günü Olağan Genel Kurul toplantısını gerçekleştirdi.
Komotini’de (Gümülcine) bir otelde gerçekleştirilen genel kurul toplantısına toplam 130 faal üyeden 119 üye olağan genel kurula katıldı. Genel kurulun Divan Başkanlığına Mehmet Yusuf, sekreterlik görevlerine ise Tahir Ömer ve Hamdi Alibaş getirildi.
Genel Kurul sırasında üyeler tarafından, İdadiye Azınlık İlkokulu öğrencilerinin hazırladığı “Tuzağa Düşme” isimli film izlendi.
Rodop Rüzgarı’nın haberine göre, Genel Kurul öncesi Rodop İli Birinci Derece İl Eğitim Müdürü Marinos Konstantinidis söz aldı. “Her zaman sizlerin yanındayız” diyen Konstantinidis, “Sizlerle eğitimle ilgili her türlü işbirliği yapmaya hazırız. Bundan sonra ben olsam da, olmasam da daha bir eğitim için mücadele vermeliyiz” diye konuştu.
Genel kurul öncesi isim yoklaması yapıldı. Ardından genel kurulun açılış konuşmasını Dernek Başkanı Salih Ahmet yaptı. Konuşmasına Mevlana’nın bir sözüyle başlayan başkan Ahmet şunları aktardı:
“‘Her gün bir yerden göçmek ne iyi, Her gün bir yere konmak ne güzel, Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş, Dünle beraber gitti cancağızım, Ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.’ Bu gün söyleyeceklerim çok yeni olmasa da, artık bildiğimiz bazı şeyleri farklı bir boyutta ele almamız lazım geldiğini ve sadece söylemek değil, çözüm üretmek gerektiğini vurgulamak için konuşmama bu sözlerle başladım. Tabii ki çözüm üretmek için önce hastalığın ne olduğunu bilmek ve teşhisi doğru koymak lazımdır.
Hepimizin malumu olduğu gibi, azınlık okulu son yıllarda bir yaşam mücadelesi vermektedir. Bir taraftan göçlerin yaşanması ve doğumların azalması, diğer taraftan azınlık insanının kendi okuluna sırt çevirmesiyle okullarımızda yaşanan öğrenci erozyonu… Bunun neticesinde okul sayımızın hızla düşmesi en büyük sorunlarımızdandır. En acısı da bu durum karşısında toplum olarak tepkisiz kalmamız, çare üretemez olmamızdır. Ne yazık ki sorun sadece açıklama ve kınamalarla çözülecek kadar basit değildir.Tabi yerine göre açıklamaların da bir faydası oluyor ama sonuca ulaşmada yeterli olmuyor. Herkes ayrı ayrı bir şeyler yapıyor belki ama, eksik olan, sorunlar karşısında topyekün mücadele. Bizim ayrı ayrı yapacağımız şeyler var tabi. Ama bizim birlikte vereceğimiz mücadele önemli. Fakat topyekün mücadele için kendi aramızda yaşanan bazı sorunları halletmemiz gerekir. Yarısının algıya dayalı olduğuna inandığımız öğretmen sorununu çözmeliyiz mesela. Sorunların tek yürek halinde çözüleceği güne kadar biz durmayacağız tabi. Biz üzerimize düşeni yapacak ve kendi alanımızda kendi mücadelemizi vermeye devam edeceğiz.
 
“Devlet ilkokullarındaki öğrenciler, şimdilik, azınlık öğrencilerinin üçte birini oluşturuyor”
Göç ve doğurganlık meseleleri ciddi, ancak bunlar bizi aşan meselelerdir. O yüzden bizim mücadelemiz erozyonun diğer ayağına yönelik olacaktır. Devlet ilkokullarındaki öğrenciler şimdilik azınlık öğrencilerinin üçte birini oluşturuyor. Eğitim dernekleri olarak bizler bu zamana kadar olduğu gibi, bundan sonra da korkulanın gerçekleşmemesi ve azınlık okulunun ayakta kalması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Toplumumuzun çoğunluğu (üçte ikisi) hala bu okullara güveniyor ve çocuklarını bize emanet ediyor. Madem ki bu okullarda bizler görev yapıyoruz, madem ki bu yük bizim omuzlarımızda, hem topluma vefa borcumuzu ödemek, hem de toplumun doğal önderleri olarak mücadeleye yön vermek için bizler durmayacağız. Bu anlamda derneğin yönetim ve denetim kurulları olarak, sorumluluk bilinci içinde, azınlık kurum ve kuruluşlarıyla bir dizi görüşmeler gerçekleştirdik. Basıncısıyla, siyasetçisiyle, dernek yöneticileriyle hemen hemen bütün kurumları derneğimize davet ederek azınlık eğitiminin geleceğini samimi bir şekilde konuştuk, yapılması gerekenler hakkında karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk. Bu sohbetlerde gördük ki, azınlık okulunun korunması için toplum temsilcileri elinden geleni yapmaya hazır. Ancak haklı olarak bizden bazı beklentileri var.
Öğretmen olarak bizim bir misyonumuz var. Bize emanet edilen yavrularımızı en iyi şekilde yetiştirmek ve geleceğe hazırlamakla yükümlüyüz. Bunu ne oranda başarıyoruz? Çoğumuz evlat sahibiyiz ve biliyoruz ki hiç kimse kötü gördüğü bir okula çocuğunu göndermek istemez. Okullarımızın gerçekten kötü mü olduğu yoksa kötü mü gösterildikleri ise ayrı bir mesele. Kötüyse neden kötü? Kötü gösteriliyorsa neden kötü gösteriliyorlar? Bu sorulara içtenlikle cevap vermeli; gerekirse eleştiri, gerekirse özeleştiri yapmalıyız ama tanıyı iyi koymalıyız. Biliyorsunuz ki özeleştiri yapmak biraz cesaret işidir. Kimse bu toplumda ben neyi yanlış yapıyorum da bu haldeyim demese dahi, biz öğretmenler bunu diyebilmeliyiz. Yani kendi özeleştirimizi yapmalıyız.  Dilerseniz ben sözü fazla uzatmamak için şimdilik bu konuya bir virgül koyarak bunun tartışmasını ikinci bölüme bırakmak istiyorum.
Zaman zaman derneklerin pasif olduğu yönünde yapılan bazı eleştirilere cevap vermek istiyorum. Bakınız. Hiç kimse sendikacı veya dernekçi doğmamıştır. Hepimiz dernekçiliği yaşayarak öğreniyoruz.  Bu görevi yerine getirirken bazı hatalarımızın olması muhtemeldir.  Bu konuda her türlü iyi niyetli eleştiriye açığız ama pasif sözünü kabul etmiyoruz. Amacımız sadece bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olduğundan, bazen sessiz mücadeleyi tercih ediyoruz. Ha bazen gürültü de gerekiyor mu? Evet gerekiyor. Gerektiğinde onu da yapar mıyız? Evet yaparız. Geçmişte bunun örneklerini de verdik zaten. Gerekirse gene yaparız. Ama bazen mevcut koşullar mücadelenin sessiz ilerlemesini gerektiriyor. Fakat bu hiç bir zaman mücadelenin yapılmadığı anlamına gelmemelidir
Azınlık okulunun yaşaması, toplumun bu okulları tercih etmesine bağlı olduğundan, yapılacak her mücadele toplumla birlikte yapılmalıdır. Toplum ve biz istersek bu okulları ayakta tutacağız. Öyleyse elbirliği içinde bu ana sorunların üstesinden gelecek, yine, okullardaki kalitenin artması için hep birlikte mücadele edeceğiz.”
Daha sonra genel kurulun gündem maddelerine geçilerek, yönetim kurulunun icraatları dernek başkanı Salih Ahmet tarafından üyelere aktarıldı. Ardından 2018 yılının giderleri genel kurul üyelerine, üye Hasan İdris tarafından sunuldu. Denetim Kurulu’nun raporu ise üye Mehmet Bülbül tarafından aktarılarak, 2019 mali yılı bütçesi oy birliğiyle onaylandı.
Son bölümde gündem maddeleri içinde yer alan öneriler bölümüne geçildi. Bu bölümde dernek üyeleri söz alarak genel kurul üyelerine azınlık eğitimi üzerine görüşlerini paylaştılar.
 
MUSTAFA ŞAKİR
Azınlık okullarında eğitim kalitesi nasıl daha fazla yükseltilebilirliğin yollarının aranması gerektiğini belirten Mustafa Şakir, okullarda daha iyi bir çalışmaya gidildiğinde bunun eğitime olumlu yansımaların olacağına dikkat çekti.
 
HAMDİ ALİBAŞ
Okullarda tam gün eğitimin sağlanması gerektiğini belirten Alibaş, bunun için öğretmenler olarak mücadele verilmesi gerektiğinin altını çizdi. Alibaş, “Birlik olalım, birbirimizi küçük görmeyelim. Birbirimizi bir görelim. Kendimiz seviyemizi yükseltmek istersek, kendimizi geliştirmeliyiz. Çocukların Yunan okuluna gitmesinin sebebi daha iyi Yunanca öğrenmek amacıdır. Bu yüzden okulun Yunanca bölümünü daha iyi sorgulamamız gerekir” diye konuştu.
 
HASAN HASAN
Tam gün eğitim sisteminde 15 öğrenci sayı zorunluluğunun düşürülmesi gerektiğini kaydeden Hasan, bunun için de yönetim kurulunun çalışması gerektiğini belirtti.
 
MEHMET YAKUP
Öğretmenlerin emekliliğe çıkışları noktasında yaşanan sorunlara dikkat çeken Yakup, çocukları devlet okullarına göndermenin biraz ‘moda’ haline geldiğini söyledi. Her okulda farklı bir eğitimin yapıldığını ve belirli müfredatın olmadığını zaman zaman müzik ve resim derslerinin yapılmadığını belriten Yakup, okulların azalması ve öğrenci sayısının azalması sadece öğretmenlere bağlı olmadığına dikkat çekti.
 
SADIK İBRAHİM
“Biraz kabuğumuzdan dışarı çıkalım” diyerek sözlerine başlayan Sadık İbrahim, okullarda projelere üretmek gerektiğini vurguladı. Öğrencileri bir araya getirecek projelerin hayata geçirilmesi gerektiğini kaydeden İbrahim, bu projeleri de öğrenci velilerinin destekleyeceklerine inandığını söyledi. Son olarak İbrahim, ‘Fotokopi’ eğitimin de uzaklaşılması gerektiğinin altını çizerek, biraz daha uygulamalı ve pratik derslere geçilmesi gerektiğini belirtti.
Genel kurul, üyelerin görüş ve düşüncelerini aktarmasıyla sona erdi.

google-news Ακολουθήστε το paratiritis-news.gr στο Google News και μάθετε πρώτοι όλες τις ειδήσεις.